Bir Askerin Anıları 7 Romanya Cephesinde Savaşın Sonuna Doğru

GİRİŞ: Dedem Teğmen Vehbi efendinin anılarına göre içinde bulunduğu 6.Kolordu, 15.Tümen birlikleri Romanya’da Rus ve Romen ordularına karşı çarpıştıkları yerlerde düşmanı yenilgiye uğratarak 22 Aralık 1916   günü hareketle Harşova’ya gelmiş ve 25.12.1916 da  Harşova’dan  Tuna’nın karşı sahiline geçmişlerdir. Bir önceki bölümün sonunda dedem aynı gece Osmanol’a geldiklerini yazmaktadır, yani 25 Aralık gecesi. Oysa askeri tarih kayıtlarına göre Osmanol, 6.Kolordunun 26. Tümeni tarafından 30-31  Aralık 1916  tarihinde alınmıştır ve 15.Tümen Harşova’dan Tuna nehrini 1 Ocak 1917 de geçmiştir. Bu hatanın nedenini bulamadım. Bu bölümde de dedemin yazmış olduğu tarihlerle askeri tarihi karşılaştırdığımda hatalar vardı; anılarda adı geçen yerleri ve tarihleri bulabildiğim askeri tarih belgeleri ile karşılaştırarak düzeltmeye çalıştım.

Dondurucu soğukta savaş

HARŞOVA’DAN KUZEYE HAREKAT

NOT 1 : 6.Kolordu komutanı Mustafa Hilmi paşa 6 Ocak 1917′ de Tudorvladimirescu’yu da içeren bölgede yapılacak harekata ilişin emirlerini yayınlamıştır. Buna göre anıların bundan sonraki kısmının 6 Ocak 1917 den sonraya ait olmaktadır.

(NOT 2 : İki Tudorvladimirescu var haritalarda. Birisi kuzeyde Seret nehri kıyısında ve aşağıda adı geçen Mihalea köyünün kuzey batısında. Diğeri ise Braila’nın hemen güney batısında olup, birliklerin hareketlerine bakılırsa adı geçen Tudorvladimirescu bu olmalı. O muharebeden sonra kuzeye ilerliyorlar ve Mihalea’ya saldırıyorlar. Adı geçen Vezirol, Nazirol köylerini bugünün haritalarında bulamadım ancak Seret nehrinin güneyinde ve Braila’nın batısında oldukları muhakkak. Askeri tarih kayıtlarında Vezirol Vizirol olarak geçmiş.)

HAREKATA DEVAM

“Tümen, kolordu ihtiyatı idi. Bu suretle birkaç gündür devam eden Tudorvladimirescu  muharebesi de geçirildi.

Hareketle Vladimir, Vezirol  köylerinden geçilerek Nazirol köyüne gelindi.

45. Alay ve bizim alay solda olmak üzere cepheye gireceğinden Seret nehri istikametinde ilerleyip ovada çok büyük bir ot yığını yanında karargah kurduk. 3. Tb. Bir müddet sonra cepheyi Bulgarlardan teslim almak üzere gitti, saat 09.00 idi. Cephe Bulgar alayından teslim alınacaktı. Mihalea köyü 45. Alay 1. Tb. İle bizim 3. Tb. Arasında kalıyordu. Köyden ve Seret nehri üzerinden karşı sahile muhteşem bir ahşap köprü vardı. İki saat geçmemişti ki cepheden çok şiddetli bir ateş sesi işiterek hayret ettik, biraz sonra da taburdan rapor geldi:

“Cephede Bulgar kıtası yoktur. Tabur baskına uğradı. 2.Bl. fazla zayiat verdi. Biraz geri çekildik. Keşifle meşgulüz. 45. Alay 1. Tabur ile irtibat aramaktayız. Alay Komutanı ot yığınının sağ ve sol taraflarında taburlara siper kazmalarını emretti. Bölükler yan yana olarak siper kazmaya başladılar. Bulgar Alay komutanı karargahında bulunamıyor. Birçok arkadaş aramaya çıktılar”

Bir arkadaş gezerken Bulgar Alay komutanını bulup Alay Komutanının yanına getiriyor. Sorulan soruya “Eşyalarımı geri gönderip yol tarafındaki yerimde tabur ve bölükleri, verdiğim emirlerin cevaplarını bekliyordum. Ateş sesleri beni de hayrete düşürdü. Gezinmeye başladım. Sonra sizin subay geldi, beni buraya getirdi” şeklinde cevap veriyor. Kendisine halihazırdaki vaziyet anlatılınca adamcağız çok kötü oluyor, ve “Böyle bir alaya komutan olduğumdan çok utanıyorum” diyor ve Tüm. Kh. na gönderiliyor.

Gelelim taburun vaziyetine: o gece tabur köyün su baskınından korunmak için yaptığı hendeklere mevziiler hazırlayıp bölüklerini de toplayıp yerleştiriyor. Sabah olunca da gözlem neticesi köy kenarında yarım daire şeklinde işgal edildiği gibi, kenardaki evlerin pencerelerine takviye olarak makinalı tüfekler yerleştirildiği ve herhalde bir Rus Kazak taburunun mevcut olduğu anlaşılıyor ve alaya rapor gönderiliyor.

Öğleden sonra düşmana piyade ve topçu ateşi başlıyor. Akşama doğruda bölüğümle ihtiyat ve takviye bölüğü olarak 3. Tabur emrine hareket ettim. Bölüğü mevcut hendeklere yerleştirip haber verdim. “Aman azizim 11. Bölük emrine bir takım gönderiniz çünkü o bölük çok zayiat vermiştir.” diye emir verdi. Tk. K. nı çağırıp takımını hazırlamasını ve akşam karanlığı basar basmaz hemen bölüğe katılmasını ve emirlerin harfiyen yerine getirilmesini emrettim. Takım gitti, geceyi Tb. K. nın yanında geçirdim.

Tb. K. nın yanında iki telefon vardı. Bir de Alman Top. Yzb. vardı. Saat iki sıralarında sordum: “Alman ağır bataryası köyü bombalayacak hazırlık yapıyorlar” dedi. Batarya 10.5 luk bataryaymış. Bir saat kadar devam etti. Epey tahribat yaptı. Bir batarya da tayyare yardımıyla köprüyü tahrip edip geçidi bertaraf etti. Akşamüzeri sis bastı. Bütün tabur düşmana 50 mt. kadar yaklaştı. Öyle ki süngü hücumu meseleyi halledecekti. Yalnız gerideki makinalı tüfekler fena idi. O gece uyur uyanık sabahı yaptık. Telefon iletişimi başladı. Tb.K. dan “Hücum için ve köyün adam akıllı tahribi için 10.5 ve 15 lik iki batarya kaç saat ateş ederse kafi gelir? “ sorusuna, Tb.K. “1 saat, Alman Yzb 1.5 saat” dedi.

TOPÇU ATEŞİ KESSİN HÜCUM EDECEĞİZ

Neyse uzatmayım ateş başladı. Ortalık sis içinde kaldı. Tabur hücum için hazır, düşman vaziyeti şüpheli ve belirsiz. Akşama kadar sis devam etti. Bu sis tabii olup topçu ateşinden dolayı değildi. O gün de kaldı. Yine gece geçti. Ben bölüğü daha ileri aldım. Cepheyi bir takım ile daha da takviye ettim. Bir takım kaldı. Sabah oldu, hava yağışlıydı. Hava bugün bari açık olsa da şu vaziyetten kurtulsak diyorduk. Hava açıldı topçu ateşi başladı. 11. Bölükten ilk rapor geldi. “Bölük hücuma kalkmak istiyor, topçuya haber verin” Tümen komutanına söyleniyor, “Biraz sabredin” diyor. Biraz sonra bir rapor daha, ona da sabredin diyor. Biraz sonra bir rapor “Hücuma kalkacağız ateşi kesin” ve rica ediliyor. Yine Tümen komutanına söylendi. O vakit Tüm. Top. K. bir Alman Albay idi. “Tayin edilen müddet bitmedikçe olmaz” diyor. Tüm. K. da Cephedeki Türktür onların sabır ve tahammülü kalmamıştır, siz boşuna ısrar ediyorsunuz diyor. Tabura cevap şöyle veriliyor: “Biraz sabrediniz”

NOT: Askeri tarih kayıtlarına göre tarih 12 Ocak 1917. 15. Tümen birlikleri süngü hücumuna kalkarlar

Halbuki köy (Mihalea) tamamıyla harap ve tahrip olmuş hem bir saattir bataryalar ateş ediyor. 11. Bölükten son rapor: “Bölüğü tutamıyorum, hücuma kalkıyor”. Diğer bölüklerden de aynı rapor geliyor. Tb. K. bunu Tüm. K. na telefonla söylerken bir manga siperlerden fırlıyor. Tb. K. Alman Yzb. ben hep birden görüyoruz. Tb. K. telefonda yalnız “Topçu ateşi kessin, hücum” diyebiliyor ve Yzb. ateş kesilmesini söylüyor. Hayretler içinde, ağzı açık kalıyor. Neden derseniz görülen manzara şöyleydi:

Birden “Allah, Allah” sesleri ile siperlerden fırlayan süngülü silahlar omuzlara çapraz asılmış, ellerde portatif kazma kürek ve pala bıçaklarla erat düşmanın üzerine atılmış. Yanımda olan bölüğümün 1. Tk. K. hücuma iştirak için “Marş marş!” diyerek takımca ileri atıldı. Bu ani çıkış ile düşmanın çoğu siperlerinden çıkamıyor. Mehmetçik elindeki aletle düşmanın kafasının bir sağına bir soluna bir de beynine vurarak yere deviriyor. Bu hareketler o kadar seri ve hızlı oluyor ki düşman kendisini korumak ve müdafaa etmek için fırsat bulamıyor. Alman Yzb. hayretle seyrediyor. Tb. K. na ileri çıkalım dedim Benim yanımda evvelce yukarda bahsettiğim manga vardı. “Yanımızda asker vardır, buyurun, emir subayı burada telefon başında kalır” dedim. Yüzbaşıya işaretle “İleri gidelim” dedik, gitmek istemediyse de ben “Yakından görürsek bir şey olmaz” diyerek koluna girdim. Zaten düşman tarafından ateş gelmiyordu. Biraz piyade ateşi vardı, o da solda ki ormandan geliyordu. Mahşere geldik, çok müthiş, bir intikam alınmış en azılı düşman taburu en müthiş bir akıbetle karşılaşmıştı. Nehir kenarındaki set üzerine çıktık. Nehir’e atlayıp kaçmak isteyen beş on düşman askeri karşı sahile çıkamadan ateş ile öldürüldüler.

Bölükler artık kuş avlar gibi , yahut da saklambaç oynar gibi harabeler arasında fırıl fırıl geziniyorlardı. “Daha düşman yok mu ki?”diye bağırıyorlar, bazıları da “Bi’ de filanın yerine de öldürseydim” diye şehit arkadaşını arıyordu.

Tabur Komutanı, “Bir bölük nehir kenarında , diğerleri geride istirahat etsinler, ihtiyat bölüğü de eski yerine gitsin” emrini verdi. Onlar da yapıldı. Alman Yzb. ile biraz daha dolaşıp eski yerimize geldik. “Türk çok cesur, Türk böyle savaşırsa düşman çok fena olur. Ben böyle savaş görmedim. Kazma kürek bıçak, aman hele o hücum ne çabuk ne çabuk. Bakınız şimdi kuzu gibi oldular“ dedi. Yanımdaki manga onbaşısını görüp “Yoruldun mu?” diye sordu. Manga onbaşısı “Ben yanınızda idim. Arkadaşlarım şimdi çok keyiflidirler” dedi. Neyse Tb. K. Alay ve tümene şifahi raporunu vermişti. Yzb. geriye çağrıldı ve gitti. Düşmandan artık Seret nehri güneyinde hiçbir kuvvet kalmamıştı.

Yalnız Seret nehri üzerindeki Malakof köyünden İbrail’e (Brail) kadar nehir güneyinde düşman kuvvetleri vardı

NOT:  Tarihi kayıtlara göre 12. Ocak 1917 15.Tümen, Mihalea köyü civarında 38 nci ve 45 nci alayları ile süngü hücumu yaparak Seret nehri kıyısındaki Mihalea köyünü ele geçirdi.

DONDURUCU SOĞUK

Ocak 1917 nin ilk günlerinde pek fazla zahmet çektik. 12 Ocak günü alay ihtiyata çekildi. Nazirol köyünün hemen kuzeyinde çadırlı ordugah kuruldu. Alay karargahı yol üzerinde ki tek binada idi. Bl. K. ları hem on ikili portatif çadır kurmuş, hem de zeminlik yaptırmıştık. Ortalıkta hafif bir kar olup hava soğuktu. Akşam hava bozdu. Ben de her ihtimale karşı zeminliğe girip yatmıştım. Gece kar fırtınası yüzünden eratın çadırları yıkılmış, birçok er, çadırlar, silahlar ve alet edevat, teçhizat kar altında kalmış, erlerden kaçamayan ve uykuda olanlar donmuştu. Benim çadır da yıkılıp zeminlik kapısı kar ile kapandığından yerimi bulamamışlar. Zeminlikler ocak olup ihtiyati odun ve saire de vardı. Fırtınayı haber alan subaylardan bir kaçı Alaya malumat vermiş, hiç durmadan evvela canınızı kurtarın, köye kaçın hava durunca hemen aramaya çıkın emrini vermişler. Birçok subayda kar altında kalmış ise de çabuk kurtulabilmişler.

Gece yarısı fırtına diniyor, köye kaçanlar hemen faaliyet başlıyorlar. Bölükten iki manga ile Hıdır ve Kayserili Ahmet çavuş benim yerimi aramaya başlıyorlar. Sabaha karşı çadırımı bulup kaldırıyorlar. Zeminliğe inen merdivenin karlarını temizlerken bir taraftan da zeminlik ocak bacasını arıyorlar. Ben de o andan biraz önce uyanmış her tarafın kapalı olduğunu görmüştüm. Ateş de yakamadım çünkü baca kapalıydı. Bağırıyordum, nihayet bacayı buldular. Sopa ile açtılar. Ben de, içerden temizleyip mevcut olan odunla ateş yaktım. Biraz sonra da kapı açıldı. Hıdır çavuş “Beyefendi birkaç donuk er vardır, buraya alalım müsaade et” dedi. Erler hemen getirildi. Köyden odun getirtip donuk erleri orada tedaviye başladık. Yataklarımı köye gönderdim. Benim kurtulduğumu haber alan arkadaşlardan bazıları yanıma geldiler. Akşama kadar malzeme silah teçhizat toplamakla uğraşıp bitirdik. Birkaç gün sonra portatif barakalar geldi. Bizim tabur Tümen idare ve gözlem yeri gerisinde barakaları kurup yerleşti.

13 Ocak 1917 günü 45. Alayı değiştirip cepheye girdik. (NOT: Braila’nın kuzeyinde, Mihalea civarında Seret nehri kıyılarındalar)

25.Tümen sağda idi. Daha henüz siperler hazırlanmaktaydı. Kar ve soğuk devam ediyordu. Bir gece geriden tabur değiştirmeye giderken her taraf düz ve ova olduğundan fırtına da yolumuzu şaşırdık, sabah kadar dolaşmıştık ve birkaç erimiz de donmuştu.

TERFİ HABERİ

Bir akşam tahkimattan gelince tabur eri, efendim müjde, terfi ettiniz diye emri verdi. Ben de sevindim, eri de sevindirdik. Arkadaşlar da beni bekliyormuş sabaha kadar eğlendik. 13 Şubat 1917 günüydü.(NOT: Çanakkale savaşında teğmen idi., Bu cephede de üsteğmenliğe terfi etmiş olmalı)

22 Şubat 1917 de 1. Tabur taburumuzu değiştirdi. Biz asıl hatta geldik. Bütün birlikler gece gündüz tahkimat ile meşgul oluyorlardı. Siperler yapılırken korunaklı yerler ve sığınaklarda yapılıyordu. 23 Şubat 1917 de birkaç arkadaş İbrail’e (Braila) izinli gidip akşam üzeri geldik.

NOT: Braila (İbrail) 5 Ocak 1917 de Alman süvari tümeni ve 6.Kolordunun diğer birlikleri tarafından ele geçirilmişti

27 Şubat 1917 de 3. Taburu değiştirip cepheye girdik. 10 Mart 1917 de alay değiştirildi. Nazirol köyünde ihtiyata çekildik. Konaklarda idik. Her gün asıl hat tahkimatına gidip akşam geliyorduk.

1 Nisan 1917 günü ise Dil mıntıkasındaki 56. Alayı değiştirdik. Taburumuz ana hatta kaldı. Burada tabur komutanı bir terfi ziyareti istedi. Ben de emir erim Kazımı İbrail’e gönderip lazım gelenleri aldırttım. Ertesi gün akşam asıl hatta korunaklı bir yerde büyük bir masa hazırlattım ve güzel yemekler de hazırlattım. O vakit ganimetlerden misafir yemek takımlarımız vardı. 18 Nisan 1917 günü akşamı ziyafet verdim.

ÇARPIŞMALAR AZALDITİYATRO, HAYVAR, ROM

25 Nisan 1917 günü 1. Taburu değiştirdik. Dil mıntıkasına girdik. 1 Haziran 1917 günü tekrar ihtiyat olarak Nazirol köyüne geldik. Düşmanın bir sürü beyannameleri atıldı. Barış istiyorlardı. Hatta birçok yerde karşılıklı konuşmalar bile başlamıştı.

Tüm. Kh. da meşhur, Darülbedayi’den (Şehir tiyatrosu) mezun artist Kamil Rıza Otello vardı Onun aracılığı ile bir temsil heyeti kuruldu. Heyette 45. Alay veterineri, Top. Tb. K. nın oğlu, bölüğümden karargaha alınan karagözcü Ahmet, mızıka bölüğünden ve diğer kıtalardan yirmi beş kişi vardı. Bunların yarısı yardımcıydı ve her hafta iki gece temsil vardı. Biri komedi, diğeri tarihi bir oyundu. Cepheden bile her bölükten on er ve bir subay gider seyrederdi. Kışın karlı günlerin de bile gidilirdi. Oyunlar Tarık Bin Ziyad, Eşber, Otello vs vs idi. Dekorlar fazlasıyla İbrail tiyatrosundan alınmış, elbiseler de oradan gelmiş bir kısmı da yaptırılmıştı. Tiyatro binası büyük bir samanlık olup, içi tanzim edilmiş, iki kat, localar, salon, ortada bir yerde sahne, oturma yerleri yapılmış ve mükemmel süslenmişti.

Civarda bulunan Alman, Avusturya ve Bulgar subay ve erleri de gelirdi ve hayretler içinde kalırlardı. Tümen bandosu o sıralar çok iyi sayılan bandolardan biriydi. Bl. K. Yzb. Tahir ney mesleğinin aşığı bir zattı. Elli kişilik bir mevcudu vardı bandonun. Yedi sekiz sandık yabancı ve alafranga müzik notaları taşırlardı. Tabi Türk eserleri de vardı.

llk gelişimizde çektiğimiz zorluk ve güçlüklerden eser kalmamıştı. Her şey bol ve yolunda gidiyordu. Yemekler, elbiseler, teçhizat cephane bol idi. Erat’a çay, kahve, şeker, reçel ve muhtelif konserveler veriliyordu. Subaylara ise bunlardan başka havyar da veriliyordu. Hepimiz Avusturya elbiseleri giyiyorduk. Altı ay sonra da değiştiriyorduk. Erat da öyle idi. Her erin iki kat elbisesi ve potini vardı, bunların iyilerdi saklanırdı. Romanya’da kış çok soğuk geçer, ilk kış çok zayiatla geçmişti. Nöbetçiler yarım saatten fazla bekletilmez, her nöbetçiye nöbete çıkarken bir fincan rom verilirdi. İlkinde eratın çoğu içmek istemeseler de sonradan mecbur oldular. Rom bölüklere gelince Bl.K. ları tarafından kontrol edilir, sert ise sulandırılıp öyle verilirdi. Hatta bir gün, bölüğe gelen rom muayene edilmek üzere yarım fincandan daha az içtiğim halde bir müddet sonra başım dönmeye başlamış ve hemen hepsini levazım subayına geri gönderip değiştirtmiştim.

1 Haziran 1917 Nazirol köyüne ihtiyata geldikten beş altı gün sonra Tb. K. ve arkadaşlar tekrar bir ziyafet daha istediler, mükellef bir ziyafet vermiştim. Sınıf arkadaşım Vehbi de o sıralar yeni gelmişti.

Braila daha önceki bölümlerde adı geçen Harşova’nın kuzeyinde. Bu bölümün başında adı geçen Tudorvladimirescu ise Braila’nın güney batısına düşüyor. Mihalea ise kuzeyde ve Seret nehri kıyısında.

About Selçuk Aytimur

Yolun yarısını geçeli çok olmakla birlikte, bana hiç öyle gelmiyor daha
Bu yazı Bir Askerin Anıları içinde yayınlandı ve , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Yorum bırakın