Bir Askerin Anıları 16…Emeklilik…ve Zor Yıllar

NOT: Çanakkale savaşında ve Kafkas cephesinden iki madalyalı dedem Vehbi Aytimur başarılı bir asker olmuş. Önce Osmanlı ordusuna sonra da Türkiye Cumhuriyeti ordusuna sadık bir asker olarak yıllarca hizmet etmiş 30 yıl süre ile, 1914 yılından 1943 yılına kadar. Albaylığa terfi beklerken emekliye sevk edilmesi dedemi çok üzmüş. 5 çocukla, emekli olduktan sonra genç cumhuriyette doğru dürüst bir iş bulup para da kazanamamış düzenli olarak. Bu düzensizliğin aile yaşamını hırpaladığını ve dedemi çok üzdüğünü biliyorum babamın anılarından. Hayatı cephelerde savaşarak ve sonra da yıllarca o şehirden bu şehire savrularak kışlalarda geçen bu vatanına sadık, dürüst ve gururlu asker genç denebilecek bir yaşta, 59 yaşında, 1953 yılında hayatını kaybetmiş. Ben dedemi hiç görmedim. Sanırım kalp krizinden. Anılarının burada yayınlamayacağım bölümlerinde de emekli olduktan sonraki yıllarda çektiği sıkıntıları, yaşadığı üzüntüler, gittikçe artan göğüs sıkıntılarından bahseder.

BALA

21 Nisan 1943 de Ankara’ya geldik ve 22 Nisan da Bala’ya gittik. On beş gün kadar Nami beylerde misafir kaldık, bilahare evi temizleyip yerleştik. Altı ay kadar boş gezdim. Sonra tahmin memuru olarak verilen mıntıka da köyleri gezip hububat tahmin miktarlarını yazdık. Biraz para aldık. Bilahare Çiğdemli köyü ölçek memuru oldum. Oradan Akviran Çarsak köyüne naklettim. Rahat ettim. Ramazan da gelmişti, orucumu tuttum, namazımı kıldım, işimi de yaptım. Az bir iş kalmıştı, onları da tamamladım, evrakları hazırladım, merkeze gelip teslim ettim. Ondan sonra gene boş kalmıştım.

Nihayet bir gün Nami Bey ve mal müdürü Niyazi Beyler grup amirine “Yahu Vehbi beyi sizin daireye alsanız“ diyorlar. “Peki” diyor. Niyazi Bey iki gün sonra beni istedi, dilekçe yazdırdık ve birkaç evrak yaptırdık. Selahattin beye verdik.

Yirmi gün sonra yani 20 Nisan 1944 günü çağırıp emri tebliğ ettiler ve işe başlattılar. Güya emekli maaşım kesilmeyecekti. Fakat sonradan kesilmeye başladı. Çok zor gördüm. borca girdim ve beni sebepsiz yere Ağustos ayında Aksaray  grubuna  tayin  ettiler,  oraya  gittim,  o Sarayköy mıntıkasına tayin nakletti. Beni ambar memuru olarak tayin ediyorlar. İşe bakın ki daha önce ki ambar memuru devir teslim muamelesini yapmamış. Bu devri depo memuru alacak, işleri tanzim edecek, ondan sonrada ambarı bana teslim edecek.  Maalesef bunlar olmadı. İki ay kadar kaldım. Bir gün çok fena bir vaziyete düştüm hastalandım ve en nihayet istifa etmeye karar verdim. 23 Ekim 1945  de ilişkimi kesip ayrıldım. İki gün Sarayönü’nde otelde kaldım. Tren geldi, bileti aldım. Ankara’ya kadar da ayakta geldim. Eskişehir’den sonra askerler kompartımanda oturacak bir yer verdiler.

Ankara’ya geldim. Ertesi gün Bala’ya gittim. Sehran (NOT büyük halam) hususi muhasebede çalışıyor. Suphi Ankara’da Harp akademisi levazımında çalışıyor ve orada yatıp kalkıyor. En nihayet Sehran’ı da Ankara’ya naklettiler. Ev çok aradık bulamadık. Bir müddet Şefika hanımın yanında kaldık. En nihayet oradan almaya mecbur, iyi kalpli bir kızın yanına verdik. Orada kalırken ve birkaç evi kaçırdıktan sonra kırk liraya elektriksiz bir ev bulduk. İki oda bir mutfak bir de terası vardı. At pazarı, Yenihayat okulunun altında ki sokakta idi.

ANKARA

Bala’dan naklettik, taşındık. Ben MTA satın alma memuru oldum Yevmiye ile çalışıyordum. Bir gün 25 Nisan 1946 günü bir kalp krizi geçirdim. Henüz gidip işe başlayamadım 13 Mayıs 1946 günü buraya kadar yazdım.

13 Mayıs 1946 günü işe başlamak için gittimse de artık almayacağız dediler, geri geldim. 25 Mayıs 1946 da Müteahhit Arif beyin yanına gidip iş istedim. Hali hazırda yok dediler. Bir ay sonra gel dediler. Boş geziyorum. Hiç de iyi değilim. 27 Haziran 1946 gittim. Ankara’da iş alacağız, Temmuzun ilk haftasında gelirseniz size bir iş verelim dediler. Fakat ben emekli maaşımı aldım. 4 Temmuz 1946 Ayhan (NOT ortanca amcam) ile beraber Bursa’ya hareket ettim. Karaköy de trenden inip otobüse bindik, beş saat sonra Bursa’ya vardık, bir araba tutup eve gittik. Ablam kapıyı açmıştı, araba da durdu. İçeri. Nur (NOT babam) ile Ünal beni karşılamaya gitmişlerdi, eniştem de Erol ile gitmişti. Sonra Nur ile Ünal geldi, öpüştük. Orhan onlardan evvel gelmişti.

Beni tanıyamadı, biraz konuşup gitti. Eniştem de geldiler sevindiler. Üç gün sonra Nevin, Güzin geldiler. Bursa epeyce değişmiş, halkevi binası iyi olmuş. Ramazan geliyor. Birkaç kere Yeşil kahvesine gidip oturduk. Bir gün Tophane, Muradiye, Pınarbaşı, Temenyerin’den NOT okunamamış) eve geldik. Muayene için hastaneye gittik, muayene oldum. Tansiyon 11-18 idi, reçete verdi. Çay kahveyi yasakladı. Döndük. Bir gün havuzlu park’a gittik. Gece saat 1 de döndük. Ramazan geldi, oruca başladım. Namazları Yeşil, Orhan, Ulucami, bir defa da yukarıda Mollafenari camiin de kıldım. Ayın 19. Gününe kadar iyi bir Ramazan yaptım. Depo alayında Em. Sb olan Hüsnü Bey ile görüştüm. Bursa’da Nazlı yengemin (Vehbi Bey amcamın karısı) evlatlığı İlhami ile, Muzafferin bayanı Nezihe ile ve annesi ile görüştük. Muzafferin iki kızı vardı. Bir kızı daha oldu, Temmuzun yedinci günü. Ortanca tıpkı kendisine benzer.

Nur’u 8 Temmuz 1946 günü gönderdik. Ayhan da gitmek istedi, kandırdık. Fakat bazan anacığım anacığım diye ağlamaya başladı. Ramazandan bir gün evvel de onu gönderdik. 31 Temmuz 1946 bayram yaklaştığı için ben de hazırlandım. 19 Ağustos 1946 Pazartesi günü otobüs ile Mudanya’ya hareket ettim öğleden sonra idi, saat 16 da vapura bindik. Saat 19 da rıhtıma yanaştık. Erol ile Lütfiye vardı. Hemen bavulu emanetçiye bırakıp eve geldik. Bir oda içerisinde oturuyorlar, sıcak da. Salı günü sabahleyin Lütfiye ile kitapçılardan Raşit kitaphanesini bulup Vedat beyi öğrendik, bir kart bırakıp Kadıköy’e geçtik. Hayati’nin evine gittik. Nabiye’yi ve kızlarını gördük. İkindi kahvaltısı yaptık, muayene etti, tansiyon 16/8.5 olmuş, iyidir dedi. Bir reçete verdi, çay kahve sigara çok az iç dedi. Doktor Balıkesir’e kolordu hastanesine gidiyor. Oradan Hafız beylere gittik. Kapıyı Rasime Hanım açtı, beni görür görmez tanıdı. Saat 21 e kadar kaldık. Bir şişe bira açtık, yemek yedik ayrıldık. Eve saat 23 de geldik. Sabah oldu, Erol ile bavuldan pulları almaya gittik. Giderken Raşit kitaphanesine uğradık. “Aman efendim sizi Vedat beyin evine götüreceğiz” dediler, hemen gittik. Bayan Gönül karşıladı. Vedat Bey geldi. Öğle yemeğini yedik. Pulları alıp tekrar geldik. Bayan Gönül ile birlikte eve geldik. . O gece Yenikapı ya gazinoya gittik. Oturduk. İyi değil. Ben sevmedim. Orada amcazadem Esat’ın oğlu Sırrı ile görüştük. Doktor olacak, iyi genç. Gece yayan olarak eve döndük. Perşembe günü hanımla Beyoğlu’na geçtik, pulları gösterdik, nafile. Döndük eve geldik. Akşam Sırrı da geldi, beraber Vedat beylere gittik. Vedat biraz piyano çaldı ayrıldık.

23 Ağustos 1946 Sırrı geldi. Ben de ayrılacağım. Vedalaştık. Vedat beylere geldik. Orada biraz oturduk, ayrıldık. Emanetçiden bavulu aldık, Kadıköy’e geçtik. Hafız beylere geldik. Bavulu bırakıp Nabiyelere gittik, fakat yoklardı. Sırrı geri döndü. Ben de bir tıraş olup eve geldim. Akşam oldu yemek yedik yattık. Kalktık, Cumartesi idi. Öğle yemeğini yiyip hemen hareket. Hafız bey ile beraber istasyona kayık ile geldik. Zor yetiştim. 24 ağustos 1946 Elini öpüp ayrıldım, hareket etti tren. Ayakta kaldım. Baş hemşire imiş, yüksek ziraat okulu hastanesinde bir kadına tesadüf ettim, ne yapalım ayakta kaldık dedim. Aldı kompartmana götürdü, Ankara’ya kadar rahat geldim. İstasyonda kimse yoktu. Bir hamala bavulları verip eve geldim. Saat 21:45 idi çay içiyorlarmış. Neyse, Pazar 25 Ağustos 1946. 28 ağustos 1946 Çarşamba şeker bayramı oldu. Aslanhane de açıkta Nur ile beraber kıldık.

Nur’un Fransızca öğretmeni olarak yetişmesi için uğraşmaya başladım. (NOT O sıralarda babam askeri öğrenci (Harp okulu) ve zatülcenp geçirdiğinden ara vermiş durumda okula. Prevantoryumda tedavi görmüş) Evvela Mithat’ı gördüm. Mithat Nazmi’yi tavsiye etti. Ertesi gün gittim Nazmi’yi gördüm, anlattım, olur dedi. Muhtarı görmemi söyledi. Muhtara gittim ve gördüm. Osman Bey muavinim gelsin on gün sonra gel dedi. Muhtar, Hüsnü Cihangir’i gör dedi. Bayındırlık bakanlığı deprem şubesinde imiş. Onu da gördük. Kendim için söyledim, umum müdüre söyleyin dedi. Kemal Serfice Mrk. K. oldu. Onu da gördüm. Nur için söyledim. Mithat ile beraber yaparız dediler. Bu işler hep Eylül’ün 15. Gününe kadar oldu. Zafer Bayramı günü hipodrom da Yzb. Kadri’yi gördüm, öpüştük, kahve de biraz konuştuk.

Namazları genellikle dışarıda bilhassa Hacı bayram camiinde kılıyorum. Bu güne kadar bir iş bulamadımsa da oldukça hayatım iyidir.

Oturduğumuz ev çok dar geliyordu. Karşımızda yeni bir ev yapıldı. Oranın alt katını çaresiz olarak 50 liraya tuttuk. Ayın birinci günü hemen taşındık. 1 Ekim 1946 günü emekli maaşını alıp ev kirasını verdim. Suyu içinde, aynı zamanda müstakil ve bize göre demektir. Şimdi rahat eder gibi olduk. Ama hava payları çoktur.

Ben hala bir iş bulamadım. Nur’un Fransızca öğretmenliği için General Vedat Garan’ı gördüm, maalesef olamayacak dedi, vazgeçtik. Ara sıra arkadaşları görüyorum, fakat laftan ibaret. Yardım. Başka bir şey yoktur.

NOT: Bu yazı dizisinde adı geçenlerin hepsi rahmetli olmuş durumdalar. Allah rahmet eylesin. Dedem gibi dürüst, gururlu ve vatanına sadık bir asker olan babam askeri öğrencilik döneminde yazdığı notlarında ailedeki çekişmelerden bahsederek babasının yaşadığı üzüntüleri hak etmediğinden, görmesi gereken saygıyı göremediğinden ve bunun kendisini üzdüğünden bahseder. İstihkam subayı olan babam (Sabih Nur Aytimur) yarbay olmak üzere iken, kıdemli binbaşı rütbesinde, ordudan istifa etmeyi tercih etti.

Nur içinde yatsınlar.

About Selçuk Aytimur

Yolun yarısını geçeli çok olmakla birlikte, bana hiç öyle gelmiyor daha
Bu yazı Bir Askerin Anıları içinde yayınlandı ve , , , , , , , , , , , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Yorum bırakın