Kreutzer Sonatı

beethovenBeethoven’ın Op 47 No 9 la majör sonatını dinlemeden epeyce bir zaman önce, babamın kitaplığından yürüttüğüm Tolstoy‘un aynı adlı kitabını okumuştum. Cep kitabı boyutunda parlak kağıt kaplı bir kitaptı. Sarı ağırlıklı zemin üzerinde sağa bakan şapkalı güzel bir kadın başı çiziliydi kapağın üstünde.

Yıllar sonra sonatı ilk kez dinlediğimde garip havası ve çarpıcı temposu çok şaşırtıcı gelmişti. Neden iki eserin aynı adı taşıdığından habersizdim.

Op 47 La majör No 9 Kreutzer sonat keman piyano dağarının zirvesindedir ve öyküsü de BRIDGETOWER-1779-1860-400sonatın kendisi kadar çarpıcıdır. 1803 yılında George Bridgetower  adlı ünlü bir İngiliz keman virtüozu Viyana’ya gelince Beethoven’la tanışır. Beethoven Bridgetower’dan hoşlanır. Dostlukları gelişir, sık sık bir araya gelip birlikte vakit geçirir, müzik yaparlar.  Bir süre sonra Bridgetower’ın isteği üzerine bir konserde ikisinin birlikte çalacakları bir besteye başlar büyük usta. İkisi çalacaklarından, sonat da ikisine uygun olarak yazılır.  Sonatın bestesi konserden bir gün önce tamamlanır, öyle ki Bridgetower ile birlikte prova yapma fırsatları bile olmaz. Eh, ne gam, ikisi de büyük virtüoz nasıl olsa!?  Sonatın 3. bölümünü daha önce yazdığı bir sonattan alır Beethoven (elbette o sonata -Op 30 No 1   6. keman piyano sonatı- yeni bir 3. bölüm yazarak) 

Eser ilk kez,  alışılmamış bir saatte, sabahın sekizinde başlayan bir konserde seslendirilir. Bu konserler Augarten pavyonunda Ignaz Schuppanzigh tarafından düzenlenen ünlü sabah konserleridir.  İzleyiciler arasında Ingiltere büyükelçisi, ve arşidük Rudolph, prens Lichnowsky, prens Lobkowitz gibi Beethoven’ın arkadaşları hayranları, koryucuları olan seçkin bir kitle vardır. Sonuç çok güzel olur.  Bu son derece güç besteyi Bridgetower’ın hatasız çaldığı ve hatta sahnede bestecinin bir ara koşup kendisini kucakladığı ve dönüp tekrar piyanonun başına oturduğu yazılı kayıtlarda. 

Bridgetower’ın çok parlak bir performans sergilediği ilk konserin ardından yapılan kutlamada mutluluktan uçmakta olan Beethoven yeni keman sonatını Bridgetower’a ithaf ettiğini ilan eder (Mulatto Sonata composed for the mulatto Brischdauer, big wild mulatto composer) Daha sonra iki dost içki içmeye devam ederken Bridgetower Beethoven’ın tanıdığı ve ilgi duyduğu bir hanım hakkında ileri geri konuşur. Beethoven hakaretamiz sözler nedeniyle  öfkeye kapılır, sonatın notalarını derhal iade etmesini ister, ithafını da geri çektiğini ve “Avrupa’nın en büyük keman virtüozuna”, Paris’te yaşayan Rudolphe Kreutzer’e ithaf edeceğini bildirir. Bridgetower özür diler, Beethoven’ı vazgeçirmeye çalışır ancak Beethoven kararını değiştirmez. Bunun üzerine Bridgtower Viyana’yı terk eder. Beethoven’le daha sonra hiç karşılaşmayacaklardır. Bridgetower yıllar sonra bir Beethoven araştırmacısına en büyük üzüntüsünün bir hanım hakkında söylediği sözler sebebiyle Beethoven’ın bu en büyük sonatının Bridgetower Sonat olarak anılması ve isminin sonsuza kadar yaşaması şansını kaybetmesi olduğunu söyler.

Op 47 La majör sonat artık Kreutzer Sonat olarak anılacaktır. Bir keman virtüozu olmasının yanı sıra besteci de olan Rudolphe Kreutzer ise kendisine rudolphe-kreutzerithaf edilen sonatı, notaları eline geçtiğinde inceler ve çalınmasının imkansız olduğuna karar verir, Beethoven’ın kemandan anlamadığını söyler. Kreutzer kendisine ithaf edilen, bugün hala onun adıyla anılan bu sonatı hiç bir zaman topluluk önünde çalmaz! Oysa Bridgetower prova bile yapmadan çalmıştır aynı sonatı daha önce. Sanatçıların böyle anlaşılmaz davranışları olabiliyor işte!

Sonatın büyük yazar Tolstoy üzerinde de büyük etkisi olmuş, öyle ki aynı adda bir hikaye yazdıracak kadar. Hikayenin kahramanı Pozdnyshev  bir kadınla tanışır, aşık olur ve evlenirler. Çocukları olur. Ancak daha sonra eşi bir keman sanatçısına aşık olur….(birlikte Op 47 La majör sonatı çalarlar). Pozdnyshev bazı müziklerin birisinin ruhsal durumunu tanınmaz duruma getirecek kadar güçlü olduğundan şikayet eder. Hırsla çıktığı seyahatten döndüğünde eşini sevgilisiyle sevişirken gören Pozdnyshev eşini öldürür…Tolstoy sonatın ona hissettirdiklerini Pozdnyshev’in ağzından şöyle anlatır (Pozdnyshev ve eşi, bir soylunun evinde müzik çalınan bir salondadırlar ve eşi piyanoda, keman çalan Trukhachevsky’ye eşlik etmektedir; Kreutzer sonat çalmaktadırlar) :

KreutzerSonata“Müzik beni anında ve doğruca bestecinin deneyimlediği bilinç durumuna götürür. Ruhum onunkiyle kaynaşır, ve onunla birlikte bir bilinç durumundan diğerine taşınırım; ama neden böyle olduğuna dair bir fikrim yok.  Mesela Kreutzer Sonatını yazan adamı, Beethoven’ı alın: neden o bilinç durumunda olduğunu o biliyordu. Onu belli  davranışlara iten o ruh durumuydu ve benim için hiç önemi olmayan bu durumun onun için özel önemi vardı. İşte bu yüzden bu tür müzik – hiç bir yere varmadığından- rahatsız edicidir. Askeri bando bir marş çalar, diyelim: askerler bir adımda marş marş yürürler ve işte müzik işini yapmıştır. Bir orkestra bir dans parçası çalar, dans ederim ve müzik işini yapmıştır. Bir Mass söylenir, ayin yapılır ve yine müzik işini yapmıştır. Ama o öbür tür müziğe gelince yalnızca bir kızgınlık, bir heyecan var ve heyecanın sürüklemesi beklenen hareket orada değil işte!  İşte bu yüzden korku dolu  bir şeydir ve korkutucu etkisi vardır. …
Bununla birlikte bu korkutucu ortam onu kullanabilen herkesin elindedir. Kreutzer Sonatı’nı alın mesela, birinci bölümünü alın, presto: birisi bunun bir evin dekolte elbiseli kadınlarla dolu bir eğlence odasında çalınmasına gerçekten nasıl izin verebilir? Çalınması, sonra hafif bir alkış ve dondurma yerken sosyetedeki son dedikoduların yapılması için? Bu tür parçalar yalnızca belli bazı özel, ağırbaşlı, önemli durumlarda ve müziğin doğasına uygun faaliyetlerde çalınmalı. Aksi takdirde yer veya durumla oldukça uyumsuz olan ve herhangi bir noktaya yönlendirilmeyen bütün o enerji ve duyguların üretimi zararlı etkilerden başka bir şey yaratamaz. O parçanın benim üzerimde, her durumda, harap edici bir etkisi vardır; o zamana kadar hiç bilmediğim bütünüyle yeni heyecanlar, yeni olasılıklar  keşfetmekte olduğum hayaline kapılmıştım. Sanki içimden bir ses duydum : “Evet, işte bu, bunun yaşamaya ve dünyayı görmeye alıştığım şeylerle kesinlikle hiç bir alakası yok, olması gereken bu”  Bu yeni keşfettiğim gerçekliğin ne olduğuna dair bir fikrim yoktu, ama bu yeni bilinçlilik durumuna dair  farkındalığım içimi neşe doldurdu. Odadaki herkes, Trukhachevsky ve eşim dahil bana bütünüyle yeni bir ışıkta göründüler.  
Prestodan sonra çekici ama orijinal olmayan andanteyi çaldılar….ve sonunda finali, ki gerçekten zayıftı. ….. Sonra bir kaç kısa  bis çalındı talep üzerine. Hepsi hoş parçalar olmakla birlikte hiç birisi bende prestonun uyandırdığı etkinin onda birini uyandırmadı.  Hepsi prestonun bıraktığı etkiden süzülerek geldiler. Bütün gece neşeli ve canlı hissettim kendimi.  Eşime gelince, onu o gece göründüğü gibi hiç görmemiştim. Işıltılı gözleri, sakinliği, çalarkenki ifadesinin çekiciliği, ve akıp giden kalite , bitirdikten sonra dudaklarındaki zayıf, acılı ama mutlu tebessüm – Bütün bunları gördüm, ama önemli bir anlam vermedim benim hissettiklerimle aynı duyguları deneyimlediğini,  ve benim gibi, yeni ve alışkın olmadığı heyecanları keşfettiği veya belki aslında anımsadığını zannetmenin dışında. Gece memnuniyet verici olarak sona erdi, ve herkes eve gitti”

Martha+Argerich+Gidon+Kremer+BeethovenOp 47 No 9 La majör Kreutzer sonat 3 bölümlüdür. İcracılarına bağlı olarak 4o dakika civarında sürer. Alışılmış sonatlardan uzundur ve özellikle birinci bölümü kemandan çok şey ister (piyanodan da neredeyse o kadar…)

  • I. Adagio sostenuto – Presto – Adagio
  • II. Andante con variazioni
  • III. Finale. Presto

Adagio ile açılan birinci bölüm çabucak prestoya dönüşür. Tolstoy’un kahramanının söylediğinin tersine ikinci bölüm andante ile üçüncü ve son bölüm presto da zayıf falan değillerdir; ancak birinci bölüm takip eden diğer iki bölümü ezecek kadar  güçlü fikirlere ve ışıltıya sahiptir. Meselenin bu olduğunu düşünüyorum. Bu durumu Beethoven’ın diğer sonatlarında, dörtlülerinde görmedim. İkinci bölüm bir ana fikir etrafında dönen beş varyasyondan oluşur ki birinci bölümün çılgınlığından sonra insana nefes alması için bir fırsat verir. Bu dinginlik üçüncü bölümün presto temposu ile kırılır. Birinci bölüm kadar  çılgın olmasa da, üçüncü bölüm de neşeli, canlı ve çabuktur. Bitsin istemez insan.

Bazı müziklerin  insan üstünde tuhaf ve çok kuvvetli bir etkisi olduğu konusunda Tolstoy ile hemfikirim. Kreutzer sonatın birinci bölümü ise bu etkiyi en fazla hissettirenlerden; en azından benim için) . Kemanla çarpıcı bir şekilde açılır sonat (adagio) ve hemen arkasından piyano girer. Sanki canları acımaktadır (Müzisyenler veya müziği benden daha iyi bilenler gibi teknik tanımlamalar yapmaktan ziyade müziğin bana hissettirdiklerini yazacağım; zaten aksi için yeterli müzik bilgim de yok) Bir müddet tereddütle bir şeyler arar gibi ilerler müzik….Ve sonra birden presto başlar, ve çabucak alır başını gider keman ve piyano sanki ele ele vermiş koşmaktadırlar. 12-14 dakika arasında süren tüm birinci bölüm nefes kesicidir. Elektrikli bir hava vardır ortalıkta, ne zaman ne olacağı belli değildir. Kesin olan tek şey hızlı hızlı süregelen bir harekettir. Arada bir nefeslik yer ve birden tekrar koşma. Piyano ve keman bir yandan birlikte hareket ederken bir yandan da birbirleriyle adeta itişirler. Bütün bu olup biteni izlerken, (dinlerken değil, izlerken, çünkü kulaktan beyine giden elektrik akımlarının neden olduğu bir şeyler canlanır beynimizde ve onu da görürüz, ne göründüğünü dile getirmek mümkün değil ama orada bir görüntü olduğu muhakkak: elektrik yüklü bir kaynak tabancasının ucundaki elektrodun metale değdirildiği, veya sevilen bir insanın dudaklarına dokunulduğu an gibi) içinizde müziğin yarattığı etkiyle ahenk içinde olan  enerji patlamalarına benzer şeyler olur. Bu patlamalar müziğin dalga boyu ve frekansında sürer gider, nihayet gelen kısa bir adagio ile huzura erer ve müzik, bölümün başındaki adagio açılışın tam tersine çılgın bir presto ile sona erer. Kreutzer sonatı (özellikle birinci bölüm) benim koşma veya uzun yürüyüşlerimin müziğidir. Açılıştaki adagiodan sonra gelen presto ile uzun yürüyüşlerin sonunda kendimi tutamayıp müziğin sonuna kadar koştuğum çok olmuştur; oysa dilim damağıma yapışmış enerji seviyem en altta olurum o sırada.

Bu sonatı en iyi yorumladıklarını düşündüğüm bazı sanatçılardan örnekler seçerek  (Çok zor bir seçim oldu, ama video görüntüsü olanlar öne çıktılar neyse ki) ekledim. Bu son derece güçlü müziğin bu büyük yorumcular üstündeki etkisini izlemek ve yorumları arasındaki ince  farklılıkların ayırdına varmak güzel bir deneyim. 

Martha Argerich, Gidon Kremer : İki büyük usta, en sevdiğim yorumlardan

I. Adagio sostenuto – Presto

II. Andante con variazioni

III. Finale. Presto

Itzhak Perlman ve Martha Argerich : İki dev

Presto

Joshua Bell ve Yuja Wang: Geçn kuşaktan iki usta müzisyen

Presto

About Selçuk Aytimur

Yolun yarısını geçeli çok olmakla birlikte, bana hiç öyle gelmiyor daha
Bu yazı Müzik içinde yayınlandı ve , , , , , , , , , , , , , , , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Yorum bırakın